14 Kasım 2012 Çarşamba

BUZAĞILARIN BAKIM VE BESLENMESİ


Buzağıların beslenmesi ana karnında başlar. Anası iyi şekilde beslenmeyenin yavrusu da iyi beslenmemiş olur. Doğuma 2 ay kala gebe hayvan doğum bölmesine veya ayrı bir bölmeye alınmalıdır. Buzağının temiz ve sağlıklı bir ortamda doğması gerekir. Doğumdan sonra inek buzağısını yalayıp kurutması gerekir. Eğer bu inek tarafından yapılmazsa bakıcı tarafından temiz kuru bir bezle buzağı temizlenip kurutulmalıdır. Buzağının rahat nefes alması için özellikle ağız ve burun bölgesi temizlenmeli ve gerekirse suni teneffüs yaptırılmalıdır. Göbek kordonu 7-8 cm
den kesilmeli tentürdiyotla dezenfekte edildikten sonra 3-4 cm den bağlanmalıdır.
Buzağı bölümüne alınıp ağız sütü içirilmelidir. Şayet buzağı anasından emzirilecekse memeler sabunlu su ile iyice yıkandıktan sonra emmesi
sağlanmalıdır. Buzağının sağlıklı beslenebilmesi için sütün sağılarak içirilmesi en uygunu olup; verilen süt miktarı da kontrollü olmaktadır. Ayrıca anadan gelebilecek bulaşmalarda önlenmiş olur. Sütten kesmedeki güçlükler ortadan kalkar ve genç ineklerin sağıma kolay alışmaları sağlanmış olur.
Ağız sütü denilen kolostrum doğumdan sonraki 1-2 saat içinde buzağıya
mutlaka içirilmelidir.
1. gün doğumdan hemen sonra en az 3 kg civarında kolostrum verilmelidir. İkinci öğün ise 12 saat sonra verilmelidir.
2-3. günler Ağız sütü ve su verilmelidir.
Ağız sütü içen buzağı, sağlam yapılı ve sağlıklı gelişir. Ağız sütü 7-8 gün buzağının tüm temel besin madde ihtiyacını karşılar. Ağız sütü normal süte göre kuru maddesi 2 kat, protein oranı 5,5 kat, mineral madde oranı 2 kat fazla fakat süt şekeri yarı yarıya daha azdır. Ağız sütü buzağıyı ilk günler ishal yaparak bağırsaklarını temizler. Buzağının Hastalıklara  karşı direncini artırır. Bir çok bağışıklık maddeleri ve A, D ve E vitamini bakımından zengindir. Buzağılara verilen süt buzağının vücut ağırlığının 1/10 (onda birini) geçmeme1idir. Buzağıya verilen süt 36 dereceye kadar ısıtılıp ondan sonra verilme1idir. Süt içirilen kaplar ve emzikler kullanıldıktan sonra iyice yıkanıp temizlenme1idir. Aşırı süt içirilmesi
ishale sebep olabi1eceğinden ishal görüldüğünde süt verilmeyip sadece ılık temiz su verilmelidir.
Buzağı besisi;
4-27. günler İlk hafta ağız sütü, ikinci hafta tam yağlı süt ve üçüncü haftadan sonra süt ikame yemi veya buzağı başlangıç yemi ve su şeklinde yapılır. İlk haftadan itibaren hayvanın önüne kaliteli kuru ot konularak alışması sağlanmalıdır. Sütten kesmede ise ; 28-35 günler Sağlıklı bir buzağıya günde 700-900 gram buzağı başlangıç yemi verilmelidir. Su daima yanında bulundurulmalıdır. İlerleyen günlerde yem tüketimi arzulanan seviyeye ge1diğinde buzağıya verilen süt veya süt ikame yemi % 25-50 azaltılmalıdır. 36-56 günler Günlük buzağı başlangıç yem tüketimi 1 kg. olduğunda ve canlı ağırlığı arzulanan düzeye geldiğinde süt veya süt ikame yemi kesilmelidir. Buzağı 4-6 haftalık yaştan önce sütten kesilmemeli, en uygunu 2 - 3 aylık yaşta sütten kesmedir. Süt içme döneminde buzağılara verilebilecek kesif yem için ; (50 kilogramlık bir karışım) rasyon örneği ;
( 9,5 kg arpa kırması + 10 kg buğday kırması + 10 kg yulaf kırması + 10 kg mısır kırması + 10 kg soya fasulyesi küspesi + 1 kg mineral karması ve tuz + 1 kg vitamin karması, temiz bir kabın içinde iyice karıştırılarak hayvanlara verilmelidir.)
Sütten kesimden sonra buzağılara buzağı büyütme yemi verilir. Buzağı başına yarım ile iki kilo arasında kesif yem ve iyi kaliteli kuru ot verilir. Ayrıca önlerinde devamlı temiz su bulundurulur. Altı aylık oluncaya kadar buzağılara verilebilecek kesif yem  için (50 kilogramlık bir karışım )örnek yem reçetesi; (12 kg arpa kırması + 12,5 kg buğday kırması + 10 kg yulaf kırması + 5 kg  ayçiçeği tohum küspesi + 10 kg soya fasulyesi küspesi + 1 kg mineral karması ve tuz + 1 kg vitamin karması), temiz bir kabın içinde iyice karıştırılarak hayvanlara verilmelidir.
Buzağılardaki adi ishal, buzağı septisemisi ve mantari hastalıklar, temiz olmayan ahırlar, iyi dezenfekte edilmemiş göbek kordonu, ağız sütünün zamanında ve gerektiği kadar verilmemesinden kaynaklanır.

         Buzağımızın aşılarını düzenli olarak yapmalıyız.

8 Kasım 2012 Perşembe

KEDİ VE KÖPEKLERDE AŞILAMA PROGRAMI


Köpeklerde gençlik hastalığı (distemper), kanlı ishal (parvoviral enterit), hepatitis ve leptospirosis hastalıklarına karşı karma aşı 45 günlük iken yapılmalıdır. Daha sonra 2-3 hafta arayla aşı takvimi aşağıdaki gibi uygulanmalıdır;


45. gün parazit mücadelesi
8. hafta karma aşı
10. hafta. Karma aşı,
12. hafta Parainfluenza+Bordetella (Kennel Cough- Barınak öksürüğü)
14. hafta Corona virus
16. hafta Kuduz.

Ergin bir köpekte ise senede bir defa olmak üzere Karma aşı, (3 yaşına kadar) Kennel Cough, corona ve kuduz aşıları tekrarlanmalıdır.

Kedilerde ise aşılama aşağıdaki gibidir;

6. hafta parazit mücadelesi 
7-9. hafta Karma Aşısı (3'lü ya da 4'lü )
12. hafta Karma (2.aşı)
13. hafta Lösemi (FeLV)
16. hafta Lösemi (2.aşı)
18. hafta Kuduz Aşısı

Bu aşılar her yıl tekrarlanmalıdır. 

Aşı, hayvanın vücut ısısının yükselmesine, ateşinin çıkmasına neden olur. Bu normaldir. Kesinlikle ateş düşürücü ya da aspirin vermeyin.! Hayvanınız yemeden içmeden kesilirse derhal veterinerine başvurunuz.
DİKKAT
Kedi ve Köpeğimizin sokak ve ya ev kökenli olması, annesinin aşılı olup olmaması,  sağlık durumuna göre Veteriner Hekimce aşı programı değişmektedir.

YEMLİK KANOLA ( OT TİPİ YEM ŞALGAMI)



DEMONSTRASYONUN AMACI :
  
 Kaliteli kaba yem yetiştirmek suretiyle yem girdilerini düşürerek daha sağlıklı ve daha ekonomik hayvancılık yapmaktır.

DEMONSTRASYONUN ÖNEMİ :

Zengin içerikli,çok kaliteli ve yüksek verimli bir yem bitkisi olduğundan sağlıklı,ekonomik hayvancılık için önemli yem bitkisidir.
   Nisan-Mayıs ayında biçiliyor.Hemen arkasından silajlık mısır ekilişi yapılıyor.Bu yüzden bir tarladan bir yılda iki ürün almış oluyoruz.
   Tarım ve Köy işleri Bakanlığımızın bir diğer önemli politikası ülkemizin yemeklik yağ açığının kapatılması ve biyodizel üretim amacıyla aspir,Kanola,ayçiçeği gibi tohumundan yağ üretilen bitkilerin ekimine destek vermeye başlamıştır.Bu yüzden ekilen bitkimiz kanoladır ve bölgemizde de bunun temelleri atılmış olmaktadır.
   Çiçeklerinde de fazla miktarda nektar olduğu için arıcılarında beğendiği bir bitkidir.

HAYVAN BESLEMESİNDEKİ ÖNEMİ   :

Dekardan 10-10,5 ton yeşil ot alınıyor.%18-22 arasında proteini bulunduğundan yoncadan üstün,fiğden ve korungadan da en az iki kat verimlidir.Hem taze yedirilebilir,hem de silajı yapılabilir.
İKLİM VE TOPRAK İSTEĞİ :
   Çok kumlu ve drenajı zayıf olan topraklar haricinde her toprakta yetişir.Toprak Ph 4,2-8,2 arasında olmalı özellikle kireçli toprakları çok sever.Şeker pancarı,kışlık buğday ve arpanın yetiştiği iklim koşullarında başarıyla yetiştirilir.
EKİM ZAMANI :
   İki yıl süren çalışmalar neticesinde ekim zamanı ağustos sonu eylül başı olarak belirlenmiştir.
TOPRAK HAZIRLIĞI :
   Toprak tavında iken 10-13 cm derinliğinde pullukla sürülür.Sonra kaz ayağı,goble disk veya tırmıkla tohum yatağı hazırlanmış olur.
EKİM :
   %33 Amonyum Nitrat elenerek içerisinde birbirine yapışmış olan büyük parçalar alınmalıdır.Örneğin dekara en az ne kadar karışım düşürebileceklerse o miktarda %33 Amonyum Nitrat,1 kg tohum bir çuval içerisinde karıştırılır ve mibzerin tohum gözüne aktarılır.Böylece dekara atılacak tohum miktarı ayarlanmış olur.Çiftçilerimiz bu hesabı kendilerine göre ayarlayabilirler.Ekimden hemen sonra merdane çekilip toprak sıkıştırılır.
TOHUM VE GÜBRE MİKTARI :
   1 Dekara 1 kg tohum,50 kg 15.15.15+Zn ekimle beraber,sapa kalkma döneminde ise dekara 50 kg Amonyum Sülfat ve 2-5 kükürt kullanılır.Çünkü kükürtÜ çok sever.
UYARI :
   Bölgemizde ekim sezonunda muhtemelen yağış olmayacak ve tohum çıkışı gecikecektir.Bu yüzden ekimden sonra sulanarak tohum çimlendirilmeli,kış öncesi 6-8 yapraklı hale getirilip kışa hazırlanmalıdır.Aksi takdirde bitki soğuktan etkilenecek ve ölecektir.Bir nevi bu özelliği haşhaşa benzemektedir.

SİLAJ YAPIMI :



   1 Ton Ot Tipi Yem Şalgamı içerisine 50 kg Buğdaygil Tanesi ilave edilir.Çok sulu bir bitki olduğu için silaj yapılırken saman katılırsa değerli olan sıvı kısmının da ziyan edilmemesi sağlanmış olur.
İlker BİLGİLİ
 Karaadilli Tarım Merkezi
ŞUHUT -2011-

SAANEN KEÇİ YETİŞTİRİCİLİĞİ


Saanen Keçisi Özellikleri
Saanen keçisi Avrupa ve bazı ülkelerde saf olarak yetiştirilen bir süt keçisidir.Ülkemizde kıl keçisi ve malta keçisi melezleri olarak yetiştirilmektedir. Saanen keçisine ülkemizde zana keçisi, zanen keçisi, sanem keçisi İsviçre süt keçisi olarak da adlandırılmışlardır. Saanen keçisi özellikleri bakımında bir süt keçisidir.İsviçre’de saanen keçisi 3-5 lt,ortalama süt verimi ve 1.7-1.8 oğlak verimi olan bir süt keçisi cinsidir. Türk saanen keçisi olarak isimlendirilen melez(kırma) saanen keçileri süt verim ortalaması 1.5-2 lt ortalamayı en iyi saanen sürüleri ancak ulaşmaktadır. Saanen keçisi verim özelliklerini yükseltmek için suni tohumlama yaptırılması tek seçenektir. Suni tohumlamada keçilerde pahalı ve zor bir uygulamadır.
Çiftleştirme
Keçiler de koyunlar gibi mevsime bağlı poliöstrik, hayvanlar olup sonbaharda günün ışıklı sürülerinin, ışık yoğunluğunun ve hava sıcaklığının düşmesi ile çiftleşme arzusu yani, kızgınlık gösterirler. Kızgınlıkların görüldüğü ve çiftleştirme mevsimi olarak adlandırılan bu dönem batı bölgelerinde Temmuz-Ağustos aylarında görülürken doğuya gidildikçe Eylül-Ekim aylarına sarkmaktadır.
Keçi sürülerinde teke katımı zamanı, keçilerin kızgınlık göstermesi, iklim, yem, mera ve pazarlama koşulları dikkate alınarak belirlenmektedir. Teke katım zamanının belirlenmesinde en önemli faktör doğum ile meralanma dönemi arasında oğlakların yeterince büyümelerine ve meradan yararlanabilecek hale gelmelerine yetebilecek bir süre bulunmasıdır. Yani teke karımı meraların otlamaya elverişli hale geldiği dönemden 3-3.5 ay önce doğumların gerçekleşeceği şekilde ayarlanmalıdır. Türkiye’de tekeler genellikle serbest olarak sürüye katılmakta, 1.5-2 ay süre ile sürü içerisinde kalmakta veya tüm yıl boyunca sürü içerisinde kalmakta veya tüm yıl boyunca sürü içerisinde tutulmaktadırlar. Kızgınlık gösteren keçiler, teke tarafından tesadüfi olarak tohumlanmaktadırlar. Serbest aşım adı verilen bu sistemde teke başına 30-35 dişi hesaplanır. Doğacak oğlakların babalarının belirlenememesi ve çok sayıda teke gerektirmesi serbest aşımın en önemli sakıncalarıdır. Fazla sayıda üstün nitelikli teke bulunmaması nedeniyle bu sistemde genotipik ilerleme sınırlı olmaktadır. Ayrıca üstün nitelikli döller veren tekelerin tanınması ve sürüde öncelikle bunların kullanılması olanaksızdır. Söz konusu sakıncaları ortadan kaldırmak için elden aşım uygulanabilir. Bu yöntemde, kızgın oldukları belirlenen keçiler belirli tekelerle çiftleştirilirler. Böylece doğan oğlakların babaları belirlenebilir ve tekeler herhangi bir dişi ile yalnız bir kez çiftleşeceğinden daha fazla keçiyi döllemeleri mümkün olur. Böylece üstün niteliklere sahip az sayıda teke kullanılmak suretiyle daha fazla genotipik ilerleme sağlanır. Elden aşımda teke başına 80-90 keçi hesap edilir. Yapay tohumlama uygulaması halinde ise tekenin bir ejekülasyonu ile 5-6 keçi tohumlanabilmektedir. Böylece tek bir teke ile 250-300 baş keçinin tohumlanması mümkün olabilir. Keçilere, çiftleştirme mevsiminden önce başlayıp, bu mevsim boyunca sürdürülecek ek yemlemenin flushing etkisi yapacağı ve döl verimini artıracağı unutulmamalıdır.

Çiftleşen keçiler gebe kalmadıkları takdirde ortalama olarak 20 günde bir kızgınlık gösterirler. Gebe kalanlar ise kızgınlık göstermeyip 5 aylık gebelik süresi sonunda doğururlar. Keçi sürülerinde % 5 dolayında kısırlık normal sayılmaktadır. Kısırlık oranının yükselmesi için keçilerin çiftleştirme döneminde uygun kondüsyonda olmalarını sağlayacak bir besleme uygulanmalı, sürüde yeterli sayıda teke bulundurulmalı, gebeliğin erken döneminde keçilerde şok etkisi yaratacak davranışlardan kaçınılmalı ve gebeliğin son iki ayında keçilerin beslenmesine özen gösterilmelidir. Bu dönemde keçilere şişmeye neden olacak yemler verilmemeli, hızlı hareket ettirilmemeli, soğuk ve nemden korunmaları sağlanmalıdır. Gebeliğin son dönemi kış mevsiminin sonlarına rastlamaktadır. Bu dönemde işletmenin yem stokları ya çok azalmış ya da tükenmiş olacağından besleme koşulları son derecede kötüdür. Bunun sonucu olarak keçiler zayıf düşer, yavrular iyi gelişemez, zayıf ve dayanıksız doğar, bunlara ek olarak yetersiz besleme sonucu ananın süt verimi de düşük olacağından oğlak ölümleri artar. Bu durumu önlemek için yetiştiricinin kışlık yem stoğunu çok iyi ayarlaması gerekir. Bu dönemde uygulanacak iyi bir besleme düzeni oğlak ölümlerini azaltacağı gibi, süt veriminde artış sağlamak suretiyle yapılan masrafları da karşılayabilmektedir. Doğum döneminde havalar uygun olup keçiler otlatılmaya götürülüyorlarsa yakın meralar tercih edilmeli, doğumun çok yaklaştığı anlaşılan keçiler ağılda bırakılmalı ve doğum merada gerçekleşirse en kısa zamanda oğlağı ile birlikte ağıla getirilmelidir. Doğan oğlaklar kurulanmalı, varsa anası ile birlikte ayrı bir bölmeye alınmalıdır. Doğumdan sonra atılan yavru zarlarını keçinin yememesi için hemen ortamdan uzaklaştırılması ve en iyisi gömülmesi gerekir. Doğum genellikle yardımsız gerçekleşir. Ancak oğlağın anormal gelişi halinde yardım gerekebilir. Bu durumda eller antisptiklendikten sonra müdahale edilmeli, mümkünse veterinere baş vurulmalıdır.

Doğan oğlaklar kurulanıp ağız ve burunları iyice temizlendikten sonra göbek bağları tendürdiyotlanarak mikrobik bulaşmalar önlenmelidir. Oğlakların doğumdan sonra en kısa süre içerisinde analarını emerek yeterli miktarda kolstrumu almaları sağlanmalıdır. Kolstum hafif bir ishale neden olarak oğlağın sindirim sisteminin temizlenmesini, içerdiği zengin besin maddeleri sayesinde çok iyi beslenmesini ve globülinleri aracılığı ile de ananın bağışıklığını oğlağa geçmesini sağlamaktadır. Oğlak tarafından kolostrumun alınması için en uygun zaman doğumdan sonraki ilk 13 saattir. Emzirme döneminde doğal ve yapay emzirme olmak üzere iki yöntem uygulanabilir. Süt keçisi yetiştiriciliğinde yapay emzirme uygulaması önerilir. Bu yöntemde keçiler sağılmakta, oğlaklara ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda süt biberon veya benzer düzenekler aracılığı ile önceden belirlenmiş bir reçete uyarınca içirilmektedir. Böylece oğlakların ihtiyaçlarından fazla süt tüketmeleri önlenmiş olmaktadır. Doğal emzirmede ise oğlakların analarını emmelerine izin verilmektedir. Büyüme döneminde oğlak tarafından tüketilen süt miktarı ile süt emme döneminin uzunluğu büyük önem taşımaktadır. Bu dönemde içilecek süt miktarı ve emzirme döneminin uzunluğu ırka, süt veya süt ürünlerinin pazarlama koşullarına ve büyütmenin yönelik olduğu amaca bağlı olarak değişmektedir. Emzirme süresi genellikle 2-2.5 ay sürmekte ve 4-5 haftadan kısa olmamalıdır. Çünkü bir aylık yaştan daha küçük olan olanakların sindirim sistemi süt dışındaki besin maddelerinden tam olarak yararlanmaya elverişli değildir. Emzirme döneminin başlangıcında süt miktarı az, öğün sayısı fazla iken ilerleyen yaş ile birlikte süt miktarı az, öğün sayısı fazla iken ilerleyen yaş ile birlikte süt miktarı artar/arttırılır iken öğün sayısı azalır/azaltılır. Başlangıçta 400-500 g dolayında olan süt tüketimi daha sonra 2.5 kg’ye kadar artmaktadır. Bütün yüksek fiyatla pazarlanabildiği yerlerde 40-45 gün süren süt emme döneminde oğlak başına içirilecek toplam süt miktarının herhangi bir gelişme geriliğine neden olmaksızın 40 kg’ye kadar düşürülmesi mümkündür. Fakat bu takdirde oğlakların 2. haftadan itibaren kaliteli kuru et ve yoğun yeme alıştırmaları gerekir. Süt emme döneminde oğlaklara sürekli olarak temiz içme suyu sağlaması gerektiği de unutulmamalıdır. Sütten kesim çağına kadar süt ve diğer besin maddeleri ile sağlıklı olarak büyütülen oğlakların damızlık çağına kadar beslenmelerinde özel bir uygulamaya gerek yoktur. Koşulların uygun olması halinde yaşama payı ihtiyaçlarının meradan sağlanması mümkündür. Fakat emzirme döneminin kısa tutulması halinde oğlakların meradan yararlanabilecek çağa kadar elden yemlenmelerine devam edilir. Bu durumda oğlaklara meraya çıkarılıncaya kadar günlük 400-500 g dolayında nitelikli kesif yem verilmelidir.
Aşım işlemleri bittikten sonraki 2 ay hayvanların en az besin maddesine gereksinme duydukları zamandır. Sütten kesilmiş ve gebeliğin başındaki keçilerin beslenmesi yaşam payının biraz üzerinde yemle karşılanabilir. Ancak gebeliğin son 4 – 6 haftasında embryonik gelişme çok hızlanır ve bu devrede anaya iyi bakım besleme uygulanmadığı takdirde yavru atma, ölü doğum olabileceği gibi ananın da hayatı söz konusu olabilir. Ayrıca bu devrede iyi bakım besleme uygulanması oğlakların gelişmesini de olumlu yönde etkiler. Bilindiği gibi keçilerin gebelik süresi 145 – 155 gün arasında değişmekle birlikte ortalama 5 ay veya 150 gündür. Doğumu yaklaşan keçiler için özel bir doğum bölmesi hazırlamak gereklidir. Bu bölme havadar, rüzgardan uzak ve ağılın en sıcak yeri olmalıdır. Ayrıca bol altlık atılarak her gün değiştirilmelidir. Doğumu yaklaşmış hayvanın memeleri şişmiş, meme pembe bir görünüm almıştır. Vulva kızarıktır ve yapışkan bir akıntı vardır. Genellikle doğumda fazla yardıma gerek duymazlar. Ancak çoğuz doğumlarda ana ikinci ve üçüncüyü doğurmak için sancı çekerken doğan oğlağı unutabilir ve kurutulmayan yavru ölebilir. Bu gibi doğumlarda oğlağın kurutulması ve emzirilmesine yardım gereklidir. Öncelikle doğan oğlağın yüzündeki mukus sıvı temizlenir ve oğlağın nefes alması sağlanır daha sonra kurutularak, meme ucundaki ilk damlalar yere sağılır ve sonra kuzu emdirilir. Bilindiği üzere ananın ilk üç günkü sütüne “ağız sütü” veya colostrum denir. Ağızın besin değeri çok yüksek olup mutlaka oğlaklara içirilmelidir. Ağız sütünün bir diğer görevi de içerdiği maddeler nedeniyle bir süre yavruda hastalıklara karşı direnç yaratır.
 Saanen keçilerine ait bazı özellikler
Özellik
Ortalama
Ortalama Oğlak Doğum Ağırlığı 
3,6 kg
Doğumda Göğüs Çevresi 
37 cm
Sütten Kesim Yaşı 
45 gün
Sütten Kesim Ağırlığı 
14 kg
Ergin Keçi Ağırlığı 
60 kg
Ergin Teke Ağırlığı 
75 kg
Ergin Keçi Cidago Yüksekliği 
72 cm
Ergin Teke Cidago Yüksekliği 
84 cm
İlkine Tekeye Verilme Yaşı 
7-8 ay
Keçi Başına Oğlak Sayısı (Oğlak Oranı) 
1.6
Laktasyon Süresi 
280 gün
Laktasyon Süt Verimi 
500- 800 kg
0-2 Aylık Dönemdeki Ölüm Oranı 
% 5-6
Sütün Yağ İçeriği 
% 3,49
Sütün Kuru Madde Düzeyi 
% 9,65
Sütün Özgül Ağırlığı 


1,028 gr/cm 3

Alman Spanieli


Temel Özellikleri
Geniş yüzlü, sağlam yapılı, orta boyutlu bir köpektir. Efendisine karşı duygulu ve itaatkardır, ancak av alanında şiddetli, katı ve inatçı bir yapısı vardır. Avının gırtlağına atılır.

Neler Yapar?
En çetin arazilerde, özellikle tilki ve yaban tavşanı avında kullanılır. Karlarla kaplı, çamurlu ve sulak arazilerde avlanmanın üstesinden kolayca gelebilir.

Avın varlığını farkedince durur, oturur ve avcıyı uyarır. özellikle cesur ve dayanıklı bir köpektir.

Kökeni
1900'lerin başında, Alman Köpek Yetiştiricisi Frederick Roberth tarafından geliştirildi. Roberth, ava yatkın küçük ve orta büyüklükte uzun tüylü köpekleri çiftleştirmiştir. Ancak, ortaya çıkan birleşimin tam olarak nasıl elde edildiği ve hangi köpek türlerinden yararlanıldığı bir sır olarak kalmıştır.

Alman Kısa Tüylü Pointer


Temel Özellikleri
Coşkulu, eğitilebilir, atik, kararlı, zeki, neşeli, itaatkar, çocuk dostu.

Neler Yapar?
Kısa tüylü Alman Pointeri her türlü avın bulunmasında, avın izlenmesinde ve korunmasında kullanılır. Dağlarda, ormanlarda, bataklıklarda ve her türlü iklimde olağanüstü bir avlanma yeteneği sergiler. Bir ölçüde kırsal görünüşlü bir köpektir. İyi huylu olmasına rağmen apartman köpeği olarak yaşayamayacağı düşünülür. Bununla birlikte, av mevsimi sona erdikten sonra kendisine belirli bir hareket alanının sağlanması halinde her koşula uyum sağlayabilir.

Kökeni
İspanyol pointerinden türetilen bu köpek 1600?de Flaman avcılar tarafından Almanya?ya getirilmiştir. İtalyan ve İngiliz pointerleriyle çiftleştirilerek daha hızlı ve daha enerjik hale gelmesi sağlanmıştır. Kısa tüylü modern tipi Avrupa?da kısa süre içinde popüler olmuştur.

Alman Kalın Tüylü Pointer


Temel Özellikleri
Dengeli, canlı, güçlü. Efendisine karşı çok duygulu, öteki köpeklere karşı kıskançtır.

Neler Yapar?
Atalarının en iyi niteliklerini almış bir köpektir. Mükemmel koku alma duyusu vardır. Güvenli, zeki ve zarif vücut hatları olan bir köpektir. Avlanmanın gereklerini en iyi şekilde yerine getirir. Evde uyuması gerekir. İyi huylu. Avı bulur.

Kökeni
Yirminci yüzyılın ilk yıllarında, Alman pointeri, tel tüylü griffon, pointer, bloodhound ve Airedale cinsi köpeklerin dikkatli bir biçimde çiftleştirilmesiyle yetiştirildi. Alman Drahthaar Kulübü, cinsin kalitesini en yüksek düzeyde tutmak için her batında sadece en iyi altı yavruyu seçip kayıtlara geçirir.

Alman Çoban Köpeği


Temel Özellikleri

Alman çoban Köpeği, Alsatian diye de tanınır. Gösterişli, dengeli ve çok güçlü bir köpektir. Kararlı, vefalı, efendisi ve çocuklara karşı sevgi duyan, öteki hayvanlara karşı hoşgörülü, yabancılara karşı uyanık ve kolay eğitilebilir bir ırktır.

Neler Yapar?
Çoğunlukla iş köpeği olarak kullanılan Alman çoban köpeği korkusuz, dikkatli ve zekidir. Cesur, neşeli, itaatkar ve öğrenmeye heveslidir. İnanılmaz sadakati ve cesareti ile tanınır.

Kendinden emin bir sukünete sahiptir; ancak asla düşmanca değildir. çok yüksek öğrenme kapasitesi vardır. Alman çoban köpekleri aileleri ile birlikte olmaktan büyük keyif alırlar; ancak yabancılara karşı mesafelidirler. Bu ırk ailesiyle olmaya gereksinim duyar ve uzun süre yanlız bırakılmak istemez.

Sadece gerektiğinde havlar. Alman çoban köpeklerinin oldukça gelişmiş koruma güdüleri vardır, bu nedenle aşırı korumacı olmaması için dikkatle ve özenle diğer insan ve hayvanlarla genç yaşta sosyalleştirilmelidir. İnsana karşı sergilenen saldırganlık dikkatsiz üretim ve eğitim nedeniyledir. Dikkatli üretilmiş ve eğitilmiş dengeli bir köpek diğer ev hayvanları, çocuklarla ve ailesiyle güvenilirdir.

Erken yaşta itaat eğitimine başlanmalıdır. Alman çoban köpeğini doğru üreticiden almak çok önemlidir. Bazıları çekingen ve huysuzdur. Bu karakterdeki köpeklerin korku nedenli ısırmaya eğilimi vardır. Yavrunun ailesini iyi incelemek gerekir. Cezaya dayalı bir eğitim bu köpeklerde başarıya ulaşmaz.

Irk o kadar zeki ve eğitilebilirliği öylesine yüksektir ki çoban köpekliği, koruma köpeği, polis ve asker köpeği, körler için rehber köpek, arama ve kurtarma köpekliğinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Alman çoban köpeği popüler bir aile ve show köpeğidir.

İlk kez sürülerin önderi olarak kullanılmıştır. Zekası ve sağlam karakteri nedeniyle savaş zamanında çeşitli görevlerde (ateş altında ve mayın tarlalarında mesaj taşır), ayrıca kurtarma köpeği (suda, dağda ya da yangında.) ve polis köpeği (eski bir izi bile sürebilir) olarak da kullanılmaktadır. Ancak Alman çoban Köpeği bekçi köpeği olarak eşsizdir, mükemmel refleksleri vardır ve çok çabuk saldırıya geçebilir. Kendisine verilen görevi daima iyi niyet ve çoşkuyla yerine getirir.

Kökeni
Alman çoban Köpeği'nin kökenine dair farklı teoriler vardır. Bir teoriye göre bu köpek Almanya'da var olan çeşitli çoban köpeklerinin çiftleşmesinden, bir başka teoriye göre de dişi çoban köpeklerinin kurtlarla çiftleşmesinden oluşmuştur.

Doğru yanıtın hangisi olduğu zamanla daha da belirsizleşmiştir. Ancak ilk Alman çoban köpeklerinin (uzun tüylü) 1882'de Hannover'de, kısa tüylü olan türünse 1889'da Berlin'de sergilendiği bilinmektedir.

Alman Av Terrieri


Temel Özellikleri
Alman Av Terrieri cesur, saldırgan, inatçı ve sadece efendisine karşı itaatkardır. Eğitimi iyi almasına karşılık, kendisiyle iyi anlaşacak bir sahip ister.

Neler Yapar?
Sadece av köpeği olarak kalabilen birkaç terrierden biridir. Avı inine kadar izlemekte, suda bulmakta ve getirmekte kullanılmıştır.

Tehlikeli yaban domuzu dahil olamk üzere her türlü vahşi hayvana saldırmakta duraksamaz. Evleri ve arabaları korumakta başarılıdır. Efendisinden başka kimselere karşı hoşgörüsü yoktur.

Kökeni
Geçen yüzyılda hayvanları inlerine kadar izleyip yakalayan çeşitli İngiliz köpeklerinin çiftleştirilmesiyle elde edildi. Bu Alman terrierinin iki ayrı türü vardır. Tel tüylü ve yumuşak tüylü.

31 Ekim 2012 Çarşamba

EVCİL HAYVANINIZI GÜVENEREK EMANET EDEBİLİRSİNİZ

Afyonkarahisar da  güvenerek evcil hayvanlarınızı bırakabileceğiniz bir eviniz var artık.
Tatile güvenle gidebilirsiniz, buraya rahat bir şekilde gelebilirsiniz. Biz ev arkadaşlarınıza kendi ev ortamını aratmayacak sıcak bir yuva açacağız. AFYONKARAHİSAR